Son yıllarda Türkiye’de meydana gelen kriminal olayların sosyal medyada ele alınış biçimi, yalnızca hukuksal veya ahlaki bir tartışmanın değil, aynı zamanda kültürel ve politik bir savaş alanının göstergesidir. Her yeni suç vakası —faili veya mağduru belirli etnik ya da göçmen kimliklerden biri olduğunda— hızla ırksallaştırılmış bir anlatıya dönüşmektedir. Bu dönüşüm, post-truth çağının en belirgin özelliğiyle, yani algının gerçekliğin yerine geçmesiyle…

